JBL markası James Bullough Lansing (1902-1949) isimli bir Amerikan ses mühendisi / hoparlör tasarımcısı tarafından adının baş harflerinden ve aynı zamanda Altec Lansing ile beraber kurulmuş ses ürünleri markasıdır.
JBL Tune 500 incelemesi de markanın son zamanlardaki kulaklık alanına eğilmesinin sonucudur. 4 ayrı rengi var ve düğmesiyle bluetoothtan bağlıyken Siri yada Google Now’a erişebilmek mümkün. Türkiyede de distribütörü olan bu marka neredeyse her (DnR, Vatan, Teknosa, Hepsiburada vb) teknolojik mağazada uygun fiyatıyla bulunabilir.
- Driver Size: 32mm Dynamic driver
- Frequency Response: 20Hz – 20kHz
- 3.5mm audio jack
- Weight: 148g
Kutu, Kutu İçeriği, Kablo, Malzeme Kalitesi
Kutusu sağlam ve önünde şık bir görsel varken arkasında da kulaklıkta olan teknolojiler gösterilmiş. Kulaklık kutusunun içinde şeffaf bir panele oturtulmuş halde geliyor. Kablosu da güzelce sizi bekliyor. Kablo demişken bunda kablo var. Değişmiyor. Yatay dizayn edilmiş ve mikrofon var. Mikrofonik etki fazla değil. Jakıysa ₹ gibi dizayn edilmiş ve kablosu sağlam görünürken jakı da öyle.

Malzemesi plastik. Pedler de plastik altına sünger ve rahatsız etmiyorlar. Ama uzun dinlemelerde kulağı ısıtıyorlar. Zira hem sünger hemde kulaküstü olsa da benim orta boyda kulaklarımda pedlerinin ebatı sebebiyle kulağı geçip kafaya temas ediyor. Sadece dokunuyor, kafaüstü gibi tam kaplamıyor. Vede iki kere 45 derece içe katlanabiliyorlar. Bu sayede bunun uymayacağı kafa yapısı bulamazsınız.
Ses
Fiyatının da bana söylediği gibi özellikle eğlence arıyorsanız tamam. Kulaklığınızı buldunuz. Beatsleri bırakın buna bakın ve kulaklarınızı bunun ölçülü basına alıştırın.
Bas, Mid ve Tiz
Amerikanların sıcak sesi. Vede Harman hedefi var. Bas herşeyin önünde ve üstünde. Zaten adı “Pure Bass” Ama neyse ki bunda o duruma pek girmemişler. Baslar olduklarından fazla yüksek denemez. PEK yüksek değil..Ama karanlık sesi ve dar sahnesi birleşince elektronik müziklerde hissedebileceğiniz ölçüde bas oluyor. Uzamaları (extension) da fazla sürmüyor. Fakat açıkçası örneğin Artic Monkeyste davullarda biraz detay beklerdim. Midler beklenebileceği gibi sıcak bir perdenin arkasında ve yüksek bir netlikte değil. Blues ve jazz dinlerken net farkediyorsunuz. Veya bol enstrümanlı müziklerde. Bu perde vokalleri de ne yazıkki etkiliyor. Ama en nihayetinde eğlenceli ses adına detaylardan feragat edilebiliyor. Joe Cocker affetsin ki amcamızın canlı kaydında sesi uzaktan ve cılız geliyor. O güçlü sesi daha yakın, açık ve tüm dokusuyla duymayı umardım. Tizlerde ancak sembolik olarak varlar. Vurup geçiyorlar. Aynı hacimsizlik ve çözünürlük eksikliği burada da var.

Son Söz
Uygun fiyatı, bulunabilirliği, gerçekçilik olmasa da eğlenceliliği, sağlamlığı vede kafada da sağlam durması, kolay çıkmaması güzel bir gündelik kulaklık yapıyor.